Cinsiyetçi Kodlamaların Yarattığı Önyargılar

#cinsellikteönyargılar Cinsellik, insan yaşamının doğal ve sağlıklı bir parçası. Ancak toplumların kadına ve erkeğe biçtiği roller, toplumsal normlar, kültürel değerler ve dini inanışlar, cinselliğin ifade edilme şeklini derinden etkiliyor. Bu da beraberinde önyargıları, tabuları ve psikolojik baskıları getiriyor.

Kadınlar için cinsellik genellikle bastırılması, gizli kalması gereken bir alan olarak kodlanmış. Arzularını dile getiren kadınlar “hafif”, deneyimli kadınlar “ahlaksız” olarak etiketleniyor.

  • İffetli kadın cinselliğe istekli olmaz.
  • Kadınlar için ilk gece kutsaldır.
  • Kadınların cinsel deneyimi fazla olmamalıdır, hep duyduğumuz cümleler.

Bu nedenle birçok kadın, kendi bedenini ve arzularını tanımaktan, keşfetmekten çekiniyor. Oysa sağlıklı bir cinsellik, bastırmakla değil, tanımakla başlar.

Erkekler ise karşı uçta bir baskı altında. Toplum, erkeklerin duygularını bastırmasını, her an hazır ve istekli olmasını bekliyor.

  • Gerçek erkek her zaman cinsel istek duyar.
  • Çok kadınla birlikte olmak erkeklik göstergesidir.
  • Erkeğin deneyimi fazla olmalı gibi cümleler de erkeklere yönelik önyargılardan bazıları.

Bu durum, erkeklerde performans kaygısını artırıyor, cinsel sorunlara neden olabiliyor ve erkeklerin ruhsal sağlıklarını da olumsuz etkiliyor. Duygusuz, sadece fiziksel ilişki arayan bir figür olmaları bekleniyor. Bu da erkekleri yalnızlaştırıyor.

Toplum olarak daha sağlıklı bir noktaya gelebilmek için cinsellikle ilgili bu kalıpları sorgulamalı, iki cinsiyetin de özgürce, suçluluk duymadan, kendilerini keşfetmelerine izin vermeliyiz. Cinsellik bir tabu değil, konuşuldukça normalleşen, öğrenildikçe şifalanan bir alandır.

 

Cinsellikle ilgili önyargıları da sorguladığımız Sosyal Etki Zirvesi’nde Üroloji uzmanı Prof. Dr. Sadettin Eskiçorapçı, psikiyatr ve psikoterapist Alper Hasanoğlu ve Av. Afet Gülen Büberci ile aynı sahnedeydik.

Sadettin hoca diyor ki: “Erkeklerin %90’ı cinsel organın yetersiz ve küçük olduğunu düşünüyor, halbuki %99’u normal seviyede! Önyargılar hayatta kalmamızı sağlıyor ancak erkekler pek çok şeyi yanlış biliyor.”

Sadece kadının HPV aşısı olması gerektiği algısının yanlış olduğunu söyleyen hocamız, aşının erkekte kanser yaptığını düşünenler olduğunu ifade etti ve ekledi: “Erkekler cinsel organlarını tanımıyor. Eşleriyle fantazi yapmayı ayıp olarak görüyorlar, dışarıda başka bir kadınla her şeyi yapabiliyor ama eşine anne rolünü biçtiği için onunla fantezisini gerçekleştiremeyebiliyor. O zaman cinsellik bitiyor, halbuki konuşulsa, cesur bir adım atılsa o zaman her şey düzeliyor. Tüm detayları “Konuşulmayan Erkeklik” kitabında anlattım”.

 

Psikoterapist Alper Hasanoğlu ise, “”İktidarsızlık” kelimesi, erkeğin ereksiyon sorununun sadece fizyolojik değil, aynı zamanda ‘iktidarı kaybetmek’ gibi algılanmasına neden oluyor. Bu oldukça sert ve yıkıcı bir anlam yüklemesi. Cinselliği güç ve otoriteyle özdeşleştiren kültürümüzde, erekte olamayan erkek adeta ‘iktidarını yitirmiş’ biri olarak görülüyor.” dedi.

Av. Afet Gülen Büberci, 2002’de değişen Medeni Kanun’a atıfta bulunarak eskiden bir evlilikte, cinsel ilişki kurulmadıysa, orada erkeğin tam kusurlu olduğunu, boşanmada ona göre tazminat çıktığını vurgulayarak artık içtihatların değiştiğini, aktif-pasif diye bir rol olmadığını söyledi ve ekledi: “2002’ye kadar Türk toplumunda kadın eşin reisliği içerisinde yaşıyordu. Kadınlarda hala çalışsa da çalışmasa da erkek bana bakmak zorundadır, ben istersem aile bütçesine katılırım düşüncesi var ancak katılamazlar, evlilik aynı zamanda bir akittir.”

Siz ne düşünüyorsunuz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir