1955 yılında hizmete giren İstanbul Hilton ve daha sonrasında açılan Kuşadası Fransız Tatil Köyü, İstanbul Sheraton, İstanbul Intercontinental gibi uluslararası konaklama işletmelerinde 60′lı yıllarda başlamış, kurumsal ilk eğitim kurumu Alman Eğitim Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın ortak projesi olarak 1962′de eğitime başlayan Ankara Otelcilik Okulu’dur.
1983’e kadar kendi bünyelerinde istihdam edilen, “müstahdem” veya “hademe” gibi kadrolarla yerine getirilmeye çalışılan temizlik hizmetleri, bu tarihten sonra hızla çoğalmaya başlayan özel temizlik şirketlerince yerine getirilmeye başlandı. Bu anlamda 1980′ler ve 90′lar, sektörün kendi dinamiklerini oluşturma ve özelikle yurt dışı orijinli markaların da ithal edilmeye başlanması ile uluslararası uygulamaları tanıma süreci olarak tanımlanabilir.
Ayrıca Kamu Kurumlarının yanı sıra, özellikle çok uluslu otel, AVM, perakende marketleri ve endüstri kuruluşlarının, kendi hizmet satın alma kültürleri doğrultusunda yapmaya başladığı hizmet satın almaları da sektör geneline pozitif baskı unsuru olarak yansımış ve Endüstriyel Temizlik Sektörünün sistem ve hizmet kalitesi bakımından gelişmesine neden olmuştur.
Sektör, 2000′li yıllarda, özellikle yabancı orijinli Temizlik Kuruluşları ve FM Kuruluşlarının şirket evlilikleri ya da satın alma yöntemi ile ülkemize gelmeye başlamasıyla farklı bir boyuta gelmiştir. Bazı uluslararası markaların franchising sistemi ile girdiği ülkemize, bazı Avrupa orijinli kuruluşlar ise şirket evlilikleri veya satın alma yöntemi ile geldiler. Böylece, 2002 yılı sonrası dönem uluslararası markaların kalite ve sistem yönünden rekabetine sahne olmaya başladı.
AR&GE BÜLTEN 2014 AĞUSTOS – SEKTÖREL 18
Yine bu dönemde, özellikle gayrimenkul konusunda faaliyet gösteren yerel büyük kuruluşlar, başta kendi yatırımlarını doğru ve ekonomik yönetebilmek adına FM Sektörü konusunda kendi örgütlerini kurarak geliştirmek ve bazen de yabancı markalarla iş birliği tesis etmek yönünde çalışmalar başlattılar. 2009 yılında etkisini ülkemizde de iyice hissettirmeye başlayan global ekonomik kriz döneminde, Avrupa’ya oranla çok yüksek denilebilecek kar marjları ile hizmet vermekte olan kuruluşlar, özellikle büyük sermaye grupları bünyesinde bulunan hizmet firmalarının, kar marjlarını ve vadeleri rekabet enstrümanı olarak kullanmaya başlaması ile zor bir döneme girdiler ve sektörde dengeler de hızla değişmeye başladı. 2009 global krizi sonrası, temizlik hizmeti veren kuruluşların profili operasyon gücü- yeteneği ve kalitesi ile kontrat alanlar ve finansman gücü ile kontrat alanlar olarak şekillenmiştir. Sektörün ülkemizde kurumsallaşmaya başlamasının 30. Yılında yaşanan olumlu gelişmelere karşın, gelişmeyen tek unsur işgücü kavramı olmuştur.
Nitelikli ve Eğitimli İş Gücü kavramı, hep söylenip ama hiç yatırım yapılmayan tek unsur olarak kalmıştır. Temelde, kamu ihale uygulamalarında görülen, “En Ucuz Teklif, En İyi Tekliftir” mantığının yansıması olarak, ucuz ve niteliksiz iş gücü ile hizmet alımı, özel sektörde de bariz şekilde kendisini göstermektedir. Teknolojinin gerekliliğine inanan birçok kuruluş, müşterisinin ucuz hizmet beklentisi nedeni ile maalesef nitelikli iş gücü gerekliliğinin, henüz farkına varamamış gibi davranmaktadır.
Günümüzde Türkiye Endüstriyel Temizlik Sektörünün durumu; yerli/yabancı tüm unsurların kabul ettiği hali ile gelecek vaat eden, gelişime açık ve yatırım yapılabilir olarak tanımlanmaktadır. Türkiye’de Temizlik Sektörü; çalışan sayısını istihdamı, bu sayıdan yola çıkarak toplam hacmi … Milyar TL/Ay ciroya ulaşmış bir endüstridir.
Ancak, kamu kurumlarına hizmet vermekte olan kuruluşlar ile küçük ölçekli kuruluşlar açısından her hangi bir sektörel standarttan söz etmek neredeyse imkânsızdır.
Sektörün Geleceği Türkiye’de Endüstriyel Temizlik Sektörünün gelecekteki gelişiminin, salt büyüyen inşaat sektörü, gelişen konaklama endüstrisi ya da özel sağlık kurumları gibi potansiyel gelişmeye bağlanamayacağı bir gerçektir.
AR&GE BÜLTEN 2014 AĞUSTOS – SEKTÖREL 19
Hali hazırda bu hizmeti dış kaynak kullanımı ile almayan büyük bir potansiyelin olduğu bilinmektedir. Yani yeni üretilecek tesislerden önce var olan tesislere bu hizmeti satabilmenin çözümleri bulunduğunda sektör mevcut cüssesinin çok üzerinde bir potansiyele ulaşacaktır. Bu kapsamda:
- Sürekli büyüme trendinde pazar,
- Çok fazla yeni yatırım ve büyük projeler (Özellikle Devlet Yatırımları),
- Genç nüfus (nüfusun % 60’ı 30 yaşından genç),
- Düşük maliyet (brüt asgari ücret $500/Ay),
- Yeni marka ve yeni ürünlere açık genç ve dinamik bir tüketim pazarı,
- Dünyanın 16. büyük ekonomisi ve dünya ticaret hacminin % 1,2’si,
- Bölgesinin büyüyen ekonomik ve politik gücü,
- Doğu ve Batı Ticareti arasında önemli bir buluşma ve dağıtım Merkezi (Türkî Devletler, Orta Doğu, Asya ve Afrika Pazarı bakımından),
- Ülkenin büyük ekonomik potansiyeli (18 milyon konut, 30 milyon 2050 yılı için tahmin edilen)
- Endüstri, otomotive, inşaat, madencilik, turizm, perakende, enerji sektörleri sürekli yükselen bir çizgiye sahip, (20 milyon kayıtlı araç, 32 milyon/yıl turist)
- Ekipman kullanımında her yıl görülen artış,
- Devletin yeni ve yabancı yatırımcılara sağladığı yardım ve teşvikler,
- Günümüzde yaklaşık 3.000 firma, 2 Milyar € ciro/yıl ve 1 milyon çalışanıyla dev bir sektör olması,
- Pazarın sadece % 10-15’lik bölümünün temizlik hizmetlerinden faydalanması, pazarın gelişmeye çok açık olduğunu gösteriyor.
Bugün sektörün güçlü yanları aşağıdaki gibi özetlenebilir:
- Tesisler modernleştirme yatırımlarını büyük çapta tamamlamışlardır. Son on yılda sektör firmaları üretim tesislerini modern teknolojiyle yenilemişlerdir.
- Sektördeki firmalar dünyadaki gelişmeleri yakından izlemekte, en son teknolojik gelişmeleri takip etmekte ve modern ve kaliteli ürün üretebilmektedir.
- Esnek üretim yapabilen küçük ve modern tesisler vardır.
- Üretim çeşitliliği mevcuttur.
- Yeterli mevcut, yetişmiş eleman vardır.
- İhracat yapabilme sayesinde ölçek ekonomisi yakalanabilmiştir.
- Rekabet edebilir üretim maliyetleri yakalanmıştır.
- AB Mevzuatı ile uyum açısından oldukça mesafe alınmıştır.
Sektörün zayıf yanları ise aşağıdaki gibi özetlenebilir:
- Hammaddede dışa bağımlılık mevcuttur.
- AR-GE’ye ayrılan bütçe çok düşüktür.
- Markalaşmada sıkıntılar mevcuttur, patent çalışmaları azdır.
- Kurumsallaşmada yeterli düzey yakalanamamıştır.
- İstihdam maliyeti rakip ülkelere göre yüksektir.
- Bazı ürünlerde kayıt dışı üretim olasılığının yarattığı haksız rekabet yaşanmaktadır.
- Piyasa gözetim ve denetim eksikliği, kayıt dışı ekonomiyi yüreklendirmekte ve sektörü zorlamaktadır.
Temizlik ekipmanlar müzesi
– Portland